12 Şubat 2012 Pazar

Ne Düşünüyorum Bende Bilmiyorum...

          Düşün ki o kadar bunalmışsın ki hayattan çekip gidesin var uzaklara... Seni var eden  ne varsa hepsini yakıp gidesin var, sanki hiç dünyaya gelmemişsin gibi yada ölmüşsünde mezarının yerini bulamıyorlarmış gibi... Kimliğini, kredi kartlarını, banka hesap kartlarını, telefonunun sim kartını yani senin yaşadığını gösteren ne varsa her şeyi yakıp gidesin var... Seni aramaya kalkanların sadece yüzünü gördüklerinde bulabilecekleri bir şekilde... Güzel olmazmıydı?

          Çekip gitmişsin bir başka diyara seni senden başka hiç kimsenin tanımadığı yerelere... Eskiden yaptığın hatalardan bir senin haberdar olduğun ve bu hatalarndan dolayı kimsenin seni yarğılamadığı bir yere... Neydin? Neçiydin? Kimdin? Kimlerdendin? Bu gibi soruların hep cevapsız kaldığı yada gerçek ile alakasız cevaplarının olduğu bir il'e, bir başka vilayete...

          Temiz bir sayfa açtığını düşün hayata geçmişinin olmadığını hiç değilse geçmişini bilen birinin olmadığı bir düzende... Sıfırdan başlamışsın hayata sanki annenden yeni doğmuşcasına... Sevdiklerin, Sevmediklerin, Sevdiğin halde mutlu edemediklerini olmadığı bir başka alemde...

          Gönül kırgınlıklarını unutmuşsun mesela... Seni aldatanların, Senin sevgine gereken kıymeti vermeyenlerin olmadığı bir şehirde... Aşık olduğun o güzelin yanındayken kavuşamama acısı ile değilde sadece onu düşünebildiğin ve yüzünü hatırladıkca gülümseye bildiğin, o güzelden fersah fersah uzak denirlerin olduğu şehirlerde...

          Seni ilgilendiren ve seni mutlu eden şeyin sadece doğada var olduğunu düşünebileceğin bir yerler hayal et işte... Denizin gel gitlerini izlediğin bir sahil şeridi mesela... Ayın dolunay halindeyken yakamozunu izlerken duyacağın huzuru düşün bir an için... Gök yüzünde sana ait olduğunu düşündüğün binlerce yıldızın parlayışını izlediğini... Etrafında yeşiller içinde ağaçların olduğunu ve gözlerini kapatıp doğanın sana özel bestelediği şarkıyı dinlediğini... Sadece artık çizgi filmlerde kalan kuş seslerini ve ağaçların rüzğar eşliğinde çıkardığı sesi dinlediğini...

          Ve birde BENi düşün...

          Gözlerimde dün geceden kalma bir bakış... Kan kırmızısı gözler... Nefes almaya bile takatim kalmamış... Sesim soluğum çıkmıyor artık bu yaşadığım yalan dünyada... Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediğim halde ve bana dokunacak cesareti olmayan o kadar yılan varken halen huzur bulamadığım bu lanet olasıca şehirde... Birilerine yardım etme düşüncesindeyken, senin yardım etmeye çalıştığın kişinin senin hakkında ileri geri konuştuğunu fark ettiğin alemde... Sevmeyi sadece cinsellik olarak gören kişilerin etrafında resmen tavaf ettikleri bir zaman... Sen onların gülüşleriyle mutlu olurken, onlar senin aklından başka şeyler geçtiğini düşünerek ve senden nefret ederek baktıklarını düşün... Seni o kadar zaman içerisinde halen tanıyamadıklarını...

          İşte ben böyle bir ruh halindeyim... Haksızmıyım sizce? Bütün gemileri yakıp gitmekte haksızmıyım... Arkamdan ağlayacak bir kişinin bile olmaması konusunda haksızmıyım... Hoş kimsenin ne benim için nede bir başka konuda ağlamasına dayanamadığım halde, bir kez olsun benim için ağlamalarını istemekte haksızmıyım... Yalnızlığımın doruğa çıktı şu zamanda SÖYLEYİN ALLAH AŞKIN yalnız başına yaşama konusunda HAKSIZMIYIM....

24 Aralık 2011 Cumartesi

Sırf Sen Varsın...

               Sırf sen varsın hayatımda, aklımın kapıları açılmamış o kimsesiz odalarında... İkansız sandığım
aşklarda buldum kendimi, imkan sınırlarını zorlarken... Ve nedense kendimi aptal konumunda görüyorum, aynaya her baktığımda... Sana ulaşmanın imkansız olduğunu bildiğim halde seni her saniye düşündüğümden dolayı...

               Bana ve sana acı veriyor biliyorum bu ilişki...
               Nasıl vermesin, sen başkasının kollarında sabahlarken, ben gözleri yine kan çanağına dönmüş güneşin bulutların arasından göğe yükselişini izliyorum... Yine sabah ezanlarını uykusuz üzerime okutuyorum... Bilgisayarın başında seni düşünmemek için sabahlara kadar film izleme telaşında buluyorum kendimi...

               Sense bir başkasının kadını olduğunu unutmuş gibi yersiz bir kıskançlık örneği sergiliyorsun bana karşı... Çık gel demiştim zamanında sana bir çok şeyi arkanda bırak ve benim yanımda ol... Sabahları gözümü açtığımda seni karşımda bulayım demiştim... Sade bile olsa bir tebessümle uyanayım demiştim... Gözlerinin içine bakıp kadınım yanımda diye içten içe sevineyim demiştim... Oysa sen benim uğruma bazı şeylerden vaz geçmeyi göze alamadığın gibi ben halen seni düşündüğüm şu günlerde bile olur olmadık düşüncelere kapılarak beni kıskanıyor ve senin hayalinle mutlu olurken ben onu bile bana çok görüyorsun...

               Aslında sen haklısın hata bende, evli bir kadına nasıl gönül verdim... Neden sende diğerleri gibi gelip geçici olmadın, geldin ve yüreğimin ortasında konakladın ve kaldın...

               İnkar etmiyorum seni seviyorum ama yanımda olmayacaksın bunuda biliyorum... Anlamadığın ve anlamak istemediğin ise yanımda olmasanda... Sana sarılıp doyamasamda kalbimde, yüreğimde

               SIRF SEN VARSIN ve de hep öyle kalacaksın...

17 Aralık 2011 Cumartesi

Vatan Sağolsun...

              Nerden geldi aklına bu saatte vatan sevgisi demeyin... Çünkü aklımızdan biran dahi çıkmaması lazım bu duygunun...

              Yine ezanı üzerime okuttuğum bu gecenin sabahında, öyle bir film izledimki moralim yerine gelsin derken ülkenin halini durumunu anlatan bir film çekmişler de haberim yokmuş... Bu nasıl bir anlatım tarzıdır, bu nasıl fevkalade sahnelerdir... İzlediğim için çok memnun olduğum bir film... Her ne kadar da hayal kırıklığına uğradığımı düşünsemde yanıldığımın farkına vardım... Duygulandıran bir film, her sahnesi ile muhteşemdi tabi bu benim düşüncem ve benim kararım... Ben sadece sizlere tavsiye ederim ve izlemenizi dilerim, beğenirsiniz yada beğenmezsiniz o size kalmış...

              İnsanların nasıl bir düşünce yapısı var diye düşünmeden duramıyor insan... Birlik, beraberlik, kardeşlik içinde yaşamak varken nedir bu vatanı bölme hevesi, bölme düşüncesi... Hainliğin taa kendisi değilmidir, ekmek yediği çanağa işemek... Köpek bile bu kadar alçalmamıştır benim gözümde... Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Zaza diye ayrım yapmam yapamam hakkımda değil... Bedenimdeki kan aynı TÜRKİYE CUMHURİYETİ gibi hem türk kanı var hemde kürt kanı ve bununla da aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinde yaşamaktan da gurur duyuyorum... Yanı sıra Müslüman olarak nefes almayıda şeref sayıyorum...

              Nedir bu diye düşünüyorum ey be kardeşim müslümansan eğer hangi müslüman, din kardeşine silah çekmiştir... Hangi kitapta yazıyor, hangi kitapta masum gencecik delikanlıları şehit etmek şeref sayılıyor... Anlamıyorum ben sizi anlayamıyorum... Hadi dedik müslüman değilsin gayr-i müslimsin... İnsanda mı değilsin? İnsanlıkmıdır küçücük yaştaki bebeleri öksüz yetim bırakmak... Gencecik evlatları kara toprağın bağrına atmak... Gencecik gelinleri dul bırakmak... Kardeşi kardeşe kırdırmak söyleyin bana İNSANLIKmıdır?

              Neyi paylaşamıyorsun ne istedinde vermedi bu devlet, bu millet sana söyle allah aşkına... Biz zulüm gördük, biz ezildik, biz can keybettik diyeceksiniz ama karşıdan yani bizden kimse mi işkence görmedi, bizden kimse mi zulüm görmedi, bizden kimse mi şehit düşmedi...

              Anlamadığınız ve anlamak istemediğiniz yani kısacası işinize gelmeyen olay sanırım bu, adamlar bizi öyle yada böyle davalarla birbirimize kırdırıyorlar...

Halen mi ders almadınız?
Halen mi anlamadınız?

              Bir zamanlar sağcı, solcu diyerekten kardeşi kardeşe kırdırdılar... Sonra nerden çıktıysa komünist diyerekten kardeşi kardeşe kırdırdılar... Sonra baktılar oda bitti Türk-Kürt ayrımını çıkardılar... Binlerce yıldır bölemedikleri bu vatanı bu milleti böyle bir hainlikle bölmeyi düşünüyorlar... Sanırım ki artık buda yenmiyor bir ayrım daha çıkarıyorlar karşımıza alevi-sünni diye... Ya kardeşim ikisi de müslüman değilmi sonuçta... Daha neyin ayrımı bu? Daha neyin sıkıntısı bu? Yarın bir gün karşımıza meshep ayrımını çıkaracaklar halen anlamıyormusunuz?

              Bu vatan topraklarının üzerinde insanlar bir rahat nefes almasın diye, göz yaşı dinmesin diye, acılar bitmesin diye; sen koyun oldukca daha çok ayrım çıkarılacak... Kanma! İnanma! Aldanma! Aklın var düşün! Kimsenin sözüyle hareket etme!... Düşün Allah aşkına düşün, kaç bin şehit verdik bu uğurda, kaç can gitti sizin için bu boş hayalde...

              Neden boş?
              Sanırmısınız ki biz bu vatandan vaz geçeriz ve birilerinin eline kalmasına izin veririz... Binlerce şehit versekte yine VATAN SAĞOLSUN sözünden vaz geçmeyiz... Rabbim şehitlerimizin mekanı nı cennet eylesin (amin)... Şehitlerimin, şehitlerimizin bak bizimkinin adı var ŞEHİT... Ölünce sarılacak bir bayrağı defnedilecek bir toprağı var... Ya siz bu vatanı bu bayrağı kabul etmediğiniz sürece ölünüzün adı LEŞ... Arkasında duranın adı KALLEŞ olacak... Ölünce sedece bir beyaz bez parçasına sarılacak... Allahtan dileğim toprakta kabul etmesin... Bu kadar masumun ahını alanların leşini Rabbim topraklara sığdırmasın, toprak o pislikleri kabul etmesin (amin)...


     Kusura bakmayın bu konuda yaralı biri olarak sözüm uzadı izlediğim filmin adını söyleyeyimde bitireyim... DELİ DUMRUL: HOP DEDİK...

     Bence mutlaka izleyin...

     Yukarıdaki video filmdeki bir sahnede söylenilen türkü...

16 Aralık 2011 Cuma

Ne baba bee... ALLAH'ına kurban senin ...

              Ömrümün yarısı yaptığım yanlışlarla ve bu yanlışların sebeblerini düşünmekle geçti... 
             

              Ben kendi yolumda ilerlemeyi planlarken hep nedendir bilinmez bir ton sorunla karşılaştım ilerlemeye çalıştığım yollar boyunca... Aldığım kararlardan dolayı yakınlarımdan aldığım eleştiriler bazende ters tavırlar ''lan ne oluyor bana. neden böyle söylüyorlar'' gibilerinden düşüncelere yöneltiyor beni... Bazende düşünüyorum acaba kıskandıklarından dolayımı diye...

              Yalan yok ömrümün hemen hemen her evresinde kıskanıldığım bir durumum olmuştur... Yakışıklı, yada zengin biri değilim bunlardan dolayı kıskanılmadım elbette... Kıskanıldığım konu devamlı doğru kararlar almam ve rabbimin bana bu kararları aldığım zaman ''yürü bee kulum'' dediğini bilmemden kaynaklanıyor...

          -Çok düzgün dostlarım oldu bundan dolayı kıskanıldım...
          -Okuma kararı aldım yakın çevremce kıskanıldım...
          -Doğru ve dürüst biri olmayı, verdiğim sözden dönmemeyi prensip edindim ve kıskanıldım...

              Acaba benmi yanlış yapıyorum bilinmez ama kıskanıldım ve bu durumdan dolayı ya eleştiriler aldım yada olumsuz heves kırıcı tavırlar gördüm... Bir gerçekte varki ömrümün hiç bir evresinde aldığım karardan dönmedim... Neyi planladıysam onun uğrunda ilerledim, ne karar aldıysam bedeli ne olursa olsun arkasında durdum...

              Söylemiştim işten kovuldum diye, borç zaten gırtlağa dayandı... Hiç bir zaman için paraya değer veren bir insan olmadım. Cebimde ne kadarım varsa o para benim gözümde arkadaşlarımla geçireceğim hoş zamanlar içindir... Belkide yanlışım budur, hiç bir zaman bir kenarıya para ayırma huyum olmadı... Bu günün yarınıda var diye düşünmedim... Borcun tavan yaptığı bu günlerde, bankanın ısrarcı kredi kartı borcu için aramasıda en sonunda babamı arayıp bir kerede olsa maddi yardım isteme kararı aldırdı bana...

          ( Neden bir kere diyorum... Çünkü; bir baba ile bir evlat arasında yaşanılmaması gereken olaylar yaşadık zamanında ve bu durumdan dolayı babamdan maddi destek beklemiyorum.)

              Nitekim düşündüğümü de yaptım ve utanarakta olsa babamı aradım... ''Len insan babasından para isterken, hemde öğrenci olduğu halde utanır mı?'' demeyin ben utanıyorum... Durumu mu özet bir şekilde geçtim ve babamın da maddi durumunun yerinde olduğunu bildiğim için lafı kısa keserek sıkıntımı söledim... ''Baba bankaya şu kadar borcum var, arkadaşlara bu kadar borcum var, ev kirası geçiyor veremedim'' diyerekten benim için çok ama babam için az olan bir mevla para talebinde bulundum... Tabi gerekirse borç olduğunu en kısa zaman da geri verebileceğimi söledim...

              Zaten konuşmasından az buçuk belliydi de borçta olsa, karşılıksızda olsa o parayı bana vermeyeceği... Belki borç dersem gönderir diye düşündüm... Maddi sıkıntım ilerlerse okulu bırakmam gerektiğini, bu şekilde ilerlemeyeceğini, hiç değilse bir iki dönem okula ara vereceğimi söledim...

              Ben bir baba olarak ''Evladım olur mu öyle şey? Sen okumak için elinden geleni yap, bende ne gerekiyorsa yapacağım'' demesini beklerken... Adam bana ''Hayat senin hayatın, durumun kötüyse eğer bence okulu bırak buraya gel hiç değilse kira ve geçim derdin olmaz... Yada kendine bir iş bul okuluna devam et'' dedi...

              Genelde okulu bırakma kararını çocuklar alır ve ailesi bu kararına karşı çıkar azarlar... Oysa ki benim durumuma bak, ömrümün her aşamasında yokluk çekmeyi bile göze alarak okumaya çalıştım... Tek derdim ömrümde en çok değer verdiğim bir insanın hayalini gerçekleştirmek ve o istedi diye okumaktı... Bu zamana kadar da elimden geldiğince bu insanın isteğini yerine getirdim... Her ne kadar da bu insan son 3 senedir bunu göremese de...

              Duyduğum sözler karşısında şaşırdığım epey belliydi ve bunu babam da anlamıştı... ki aynen şunları söledi: ''Oğlum burda hemen hemen her gün seni düşünüyorum. Bu çocuk orda ne yapıyor? Durumu nasıl acaba? Maddi sıkıntısı var mı?. Saglığı sıhhati yerinde mi? İnan ne yapacağımı bilmiyorum... Sen ne yapmam gerektiğini söyle hemen yapayım... Şunu da bilmen gerekir ki benimde durumum çok kötü, yoksa ben sana okulu bırak dermiyim ama dediğim gibi yapabileceğim bir şey yok...''

              Bir an duygulanmayı düşündüm bu sözler karşısında, elinden hiç bir şey gelmeyen çaresiz baba rolü vardı karşımda... Sonra düşündüm '' elimden bir şey gelmiyor, yoksa okulu bırak dermiyim sana'' diyen... Orta okul bittiğinde ''Oğlum liseyi okumanı istemiyorum, sende bir işe gir ve çalış'' diyen babam değilmiydi?... Ben okumak istediğim için kendi imkanlarımla liseye yazıldığım zaman harçlıkta vermeyen babam değilmiydi? Ben şimdi bu durumun neyine duygulanayım...

              Sonra telefonu neyse baba ben seni daha sonra ararım diyerek kapattım ve düşündüm... Benim kulağıma hiçte öyle gelmiyordu babamın maddi durumu, kardeşlerim naklen yayın yapıyorlardı bana... Amacı neydi bilmiyorum ama kendi bir nevi bolluk içinde yaşarken benim bu sefalettin içinde yaşamamı isteme sebebini anlamış değilim... El alemin evladı okulu okulun sıkıcı ve yorucu olduğu bahanesi ile okulu bırakmak ister ve gaddar babaları buna izin vermez... Çocuklarının bu işkenceyi çekmeleri için kızar, laf söyler ve hatta döverler ki tekrar okula gitsinler diye...

              Ama benim babama bak bee...
              Ne kadar duyarlı bir insan ve bir o kadar da halden anlıyor... Eminim sırf beni düşünerekten okulu bırak diyor...

NE BABA BEE...
ALLAH'INA KURBAN SENİN... :(

14 Aralık 2011 Çarşamba

sevmek ve yanlış tercihte bulunmak...

              Hiç iki arada bir derede kaldığınız olmu?

              Bazen ne yapmam gerektiğini şaşırıyorum yalan söylemeyim, beni seveni üzmekten kendimi alı koyamıyorum... Bir anlık heves uğruna ne sevdiğimi bildiğim nede beni sevdiğini düşündüğüm birinin peşinden koşturuyorum, harap düşene kadar...

              İstediğimi elde ediyormuyum peki?

              HAYIR...

              Oda olmuyor, belki peşinden koştuğum insanla öyle yada böyle bir birliktelik kuruyorum ama sonuç yine hüsran yine mağlup olmak... Aynen dediğim gibi mağlup olmak yani yenilmek, hayat karşısında yenilmek madara olmak, hayal kırıklığı yaşamak... Yine mutlu olamadım diye serzenişte bulunuyorum kendi kendime... Düşünüyorum sonra yine nerde hata yaptım...

              Sanki bütün ters giden ilişkilerimden bir hatamı bulmuşumda onu düzeltmişim gibi... Nedense sonuç hep aynı, yalnızlığımın sebebi hep aynı... O hayran olduğum insana bağlanamıyorum... Hep yanında bulunmak istediğim insandan nedense bir anda soğuyu veriyorum... Birlikte olmadan önceki bütün ilgimi, onu kazanınca kaybediyorum... İçimden gelmiyor onu aramak, onunla konuşmak, yüzünü görmek... Ne zaman yanıma gelse, ne kadar yanımda durur diye hesap yapıyorum... Nerdeyse gitmesi için yalvaracağım... Beni her telefon ile aramasında bir an önce kapatsam telaşı sarıyor beni... Boğuluyorum, bunalıyorum onunla geçen zamanda...

              Sonra yine olumsuz bir hareketimden dolayı kapı dışarı ediyor beni gönül evinden... Sokaklarla başbaşa kalıyorum yine en sonunda... Kimsesizleri oynuyorum sanki yeşilçam stüdyolarında... Yine tutunacak bir el arıyorum, yine sarılacak bir beden arıyorum sonra...

              Ama nedense göremiyorum hep yanı başımda olan güzelliği... Bana yıllar boyunca tahammül eden o narin kişiliği... Yada görmek istemiyorum korkumdan, sanki içimde bir his; onunla birlikte olursam ondan da sıkılacağımdan ve dostluğundan bile mahrum kalacağımdan korkuyorum... Çünkü: biliyorum ne zaman yalnız kalsam o hep yanımda farkındayım bunun... Sanki benden bir kelime bekliyorum... BENİMLE OL! Kabul edeceği her halinden belli...

              Ama diyorum ya ikilemde kalıyorum, kaybetmekten korkuyorum, yine yeni bir yanlış tercihte bulunacağım diye çekiniyorum... Emin olduğum bir gerçek var ne yaparsam yapayım, ne kadar yanlış tercihte bulurnursam bulunayım, evli olmana rağmen seni seviyorum.... Ama korkuyorum yanıma gelmenden, korkuyorum hata yapmaktan... Seni üzmekten korkuyorum... Arkanda bırakacağın o kadar şeyi bende bulamayacağından korkuyorum...

              Yalan da olsa söylediklerinde haklılık payı var bunu sende bende biliyoruz... Sen evlisin ve birlikte olmamız zor, aramızdaki bu aşk denilen varlık hep içimizde yanan bir kor olarak kalacak... Yan yana olmamız mümkün değil, yeni birini bulmam lazım benim... Bir başkası ile olmam lazım ki seni unutabileyim... Ama sende gördün denedim, sırf sen benden soğuyasın bende seni unutayım diye yeni biriyle olmaya çalıştım... Ve bu birlikteliğimi sen göresin ve bilesin diye enim konum herkesle paylaştım...

              Ama sende bende bundan etkilenmedik... Sen bu olaydan dolayı benden nefret etmedin, bende bu olaydan dolayı seni unutupta gidemedim... Sonuç yine hüsran ve yine ahını aldığım bir başka kızcağız... Seni seviyorum kelimeleri ile kandırdığım, ve bir o kadarda inandırdığım... Ailesine benden bahsettirdiğim bir kız... Sonuç yapamıyorum, seninle olmuyor, bir başkası aklımdan çıkmıyor sözüyle bitirdiğim ve karşılığında duymak zorunda kaldığım bir ton beddua...

              Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum...

              Keşke seni taa en başında tanımasaydım diyorum, seninle keşke karşılaşmasaydım ve konuşmasaydım diyorum... Evli olduğunu duyduğum an senden soğusaydım ve birlikte olmayacağımızın farkına varsaydım diyorum... Lanet ediyorum kendime, yine bir ah alacağım farkındayım... Bu sefer sen bana beddua edeceksin yuvamı bıraktım beni seviyorsun diye sana geldim ama sen beni sevmiyorsun diyeceğini sanki duyuyorum...

              Bu sözleri her işitmemde kendimden iğreniyorum... Bu zamana kadar aldığım ahlar değilmi? Benim hayatımı böyle maaf eden... Beddualar değilmi? Hayatımın anasını s.ken... Bütün bunlar sebeb değilmi? Tek amacımın aldığım beddualar karşısında kızlardan dua kazanmaya çalışmam... Onların hepsine elimden geldiğince yardımda bulunmaya bir abilik, bir kardeşlik yapmaya çalışmam...

              SEVİM olmayacak biliyorum seninle... Sonunda ikimizde bu sevdadan dolayı acı çekeceğiz biliyorum... İkimizde boynumuz bükük ayrılacağız birbirimizden... Ama dediğim gibi sensiz yapamadım ben, sesini duymadan yapamadım... Sana aşkım, canım, sevgilim demek varken, bir başkasına bu sözleri söyleyemedim ben... Olmadı yani beceremedim...

              HÜLDA ne olursun affet beni... Karşına geçip af dileyecek yüzüm yok farkındayım... Pişmanım seni üzdüğüm için ne olur affet beni..... 

                                                                                                     ....AFFET....

13 Aralık 2011 Salı

ETME!!!

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme...
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, Etme...
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun, Etme...

Çalma bizi bizden gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, Etme...
Ey ay! felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun, Etme...

Ey! makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, Etme...
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, Etme...

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, Etme...
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, Etme...

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, Etme...
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, Etme…

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun, Etme...
Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, Etme...

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, Etme!!!

                                                          ( Mevlana CELALEDDİN RUMİ )

Aşk...

          Kimi zaman arayıpta bulamadığımız ve kimi zamanda aniden karşımıza çıkan...
          Söz ağızdan çıkmışken, bizi sözümüzden alı koyan....
          Varlığı ile de yokluğu ile de hem sevindiren hem ağlatan....
          Aşk insanı yaşaması için ayakta tutan...
          Lal'ın bile dile gelesi olur onun karşısında...
          Amaa olan görmesede varlığından haberdardır her an...
          Yokluğunda acı çekiyorsan varlığındadır derman...
          Aşk'tır insanı güldüren ve ağlatan...

              Sözüm meclisten dışarı olmadı hiç bir zaman, isteyen üstüne alınsın isteyen alınmasın... Aşk'ın değerini kaybedince anlayacaksan eğer benden tavsiye üstüne alın... Aynanın karşısına geç ve düşün değmezmi onun için...

              Onun için sabahlara kadar uykusuz kalmalar değmezmi...
              Kavuşmak pahasına döktüğün göz yaşları değmezmi...
              Köşe başlarında bir an olsun görebilmek için beklediğine değmezmi...
              Dört duvar arasında yalnızlıkla başbaşayken kurduğun hayallere değmezmi....
              Etrafındaki insanlara onun ismiyle hitap ederken alay konusu olmaya değmezmi....
              Aptal aşık derken seni kastettiklerinde utanmana değmezmi...
              Sana bir içten bakması için karşısında saatlerce ona bakmaya değmezmi...
              Başını yastığa koyduğunda tavanda onun yüzünü görmene değmezmi...
              İçtiğin siğaralara, çektiğin onca gönül acısına değmezmi...
              Sabah erkenden evden çıkmana, gece gec saatte dönmene değmezmi...
              Söyleyin sıcak bir gülümsemesi için ölmeye değmezmi...

              Bu konu hakkında  kim ne söyler bilemem ama benim için hepsine değerdi. Gözlerinin içindeki mutluluğu birlikte yaşamak için ömrümden ömür alsalar sesimi çıkarmazdım. Yalnızlığı bana yoldaş etseler, bir tek seni seviyorum kelimesini duymak isterdim. ''O'' uyurken baş ucunda sabaha kadar onu izlemeyi ve bir an içinde olsa gözlerimi kırpmama pahasına başında put kesilmeyi isterdim. Ağlamaması için eğlenmesi için kalbimi söküp ellerine vermek isterdim. Kaybetmenin bu kadar zor olduğunu bilseydim, kazanabilmek için hayatımı feda ederdim.

12 Aralık 2011 Pazartesi

SEX'Mİ?... O DA NE?

        -SEX'mi?
        -O da ne?
        -Yeniliyor mu?

              Yok be güzelim yenilmiyor artık vede böyle gittiği sürece yenilmeyecekte... Dünyadan haberi yokmuş gibi davranıpta saman altından su yürütenlerin bu tür haberim yok davranışları insanlarda gınaa getirir oldu her ne kadarda kendilerinin bundan haberi olmasa da...

              Yabancılaştırmaya çalıştıkları olay insan doğasının bir parçası oysaki ve insanlara kötü birşeymiş gibi yasaklayıcı tavırlarıda cabası...

              Ben kalkın ve sevgilinizle flört ettiğiniz kişi ile SEX için kolları sıvayın demiyorum ama yasaklarında istekleri doğurduğunu çok iyi biliyorum... Yasaklama yerine daha bilinçli bir şekilde yüzeyselde olsa anlatılması ve ergenlik dönemindeki gençleri bilgilendirilmeli diye düşünüyorum...

              Nitekim o kadar karalıyoruz ve ayıplıyoruzki SEX ve türevi terimleri ama birde bakıyorsunki ilk okul çağındaki çocukların ağızlarına pelesenk olmuş ağabeylerinden, babalarından duydukları analı avratlı küfürler.... Ebe kardeşim sen daha neyi kötülüyorsun yada sen üzerine düşeni hakkıyla yaptında bu çocukların hali nedir böyle hiç sormuyormusun kendine?

              Nikahı bile zinayı (SEX'i) meşrulaştırmak için kullandığın bu zamanda daha neyi saklamaya çalışıyorsun, konuşmaya kalksan bu konudaki bilgisiyle senden oldukca yüksekte olan sab-i süpyandan...    
              Gerekeni anlatman gerekirken, SEX'in insan oğlu için ne derece önemli olduğunu ve ama en büyük amacının üremek olduğunu söylemen gerekirken nedir bu yasaklayıcı ve ayıplayıcı tavırların...

              Yada var sayalımki öyle... Ki bende buna katılıyorum belli bir yaşa gelene kadar bu konularda bilgisinin sadece leyleklerden ibaret olmasını isterken televizyonlarda gayr-i meşru ilişkilerin bol bol olduğu dizilerin reyting yapma sebebini bana söylermisiniz...

-Fatma gül'ün suçunun o saatte dışarıda gezmek olduğunu bildiğin halde izlemen...
-İffetin sanki Müşde Ar'ın filmini izlemiş gibi kafasını arabanın camından içeri sokmasını izlemen...
-Behlül'ün amcasına bölümler boyunca boynuz takım gezdirmesini izlemen...
yetmiyormu?

              Kimin elinin kimin cebinde olduğunu bilmediğin halde buram buram SEX kokan dizilerin reyting yapmasının sebebi benmiyim... Yada bu dizileri aksatmadan sanki 3 ögün yemek yercesine saati saati izlediği halde çocukların ve gençlerin bu konudaki meraklı sorularına azarlarcasına cevap veren ve bir daha böyle sorular sormaması için kızan benmiyim...

-Dediğim gibi ''yenmiyor artık bu sözleriniz ve bu dönme dolaplığınız''...

              Size SEX hakkında soru soran genç'i azarlarken, komşunun kızı sokağa çıktığı zaman kalcasını izlediğiniz ve o kalçayı düşünerek banyoda geçirdiğiniz saatler yetmedi mi? Komşunun karısını her gördüğünüzde iç çekmelerinizin sesi taaa karşıki köyden duyulmaya başlandı, kendinize gelin artık lütfen...

              O kadar ayıpladığınız halde kıyak bir anınıza denk gelip anlattığınız ''o'' iğrenç hikayeler değilmi, genç yaşta içeri tecavüzden giren gençlerin sebebi... Bunlar değil mi? ''O'' masum kızların tecavüze ugrayıpta kafalarını kaldıramadan gezmelerinin sebebi...

              Ey be insafsız elini vicdanına koy ve söle hiç anlatmadın mı şimdi? Gençliğinde aşağı mahalledeki bilmem kimin kızını apartmanın merdiven dairesinde nasıl götürdüğünü ve bunu övüne övüne senden yaşca çok çok küçük çocuklara?
              Sen değilmiydin sanki dünyadaki en büyük zevk SEX miş gibi bahseden o gençlere...

              Sen bu gençlikten daha ne bekliyorsunki, okuyup devletine milletine hayırlı bir birey olmasını mı? Geç bunu geç kardeşim... O gencin halini ben tahmin edebiliyorum, yarın bir köşe başında ablası yaşında ve/veya kardeşi yaşındaki kızların göğüslerine bakacak yada kalçasının kıvrımları ile ilgilenecek...

              Tekrar söylüyorum yasaklamakla olmaz bu iş kardeşim yada dövmekle yada ayıplamakla... Anlat cesaretin varsa gerçeği hakikatı yada yüzeysel bir anlatım sergile... Sen ne kadar yasaklarsan o çocuk o kadar ilgi duyacak ve onun peşinden gidecektir...

              Söylüyorum şimdi varsa benden yaşça küçük olan ve halen merak eden kişiler...

              SEX genel özellikleri ile üremenin yolu ve yordamıdır... Tamam SEX esnasında insanların çoğunun aklına bile gelmeyecek kadar güzel tatlar duyulabilir ama bunu zamanı geldiği zaman eşin olan kişi ile yapman ve o kişi ile bu tadı tatman daha bir doyumsuz ve daha bir ayrıcalıklı olur... Aksi durumda evlenmeden önce flört zamanında her önüne gelen kişi ile yaptığın sürece tamam tat alacaksın almayacaksın demiyorum ama evlendikten sonra evlilik içerisinde sorunlara yol açacağının %90 garantisini ben veriyorum...
              Çünkü; evlenmek genelde aşık olduğun zaman gerçekleşir... Bir insan evlenmeye, birliktelik kurmaya aşık olduğu zaman, birini gerçekten sevdiği zaman gerçekleştirir... Evlenmeden öncede SEX deneyiminiz varsa eğer o hoşunuza giden kişi yani sevdiğiniz evlendiğiniz kişi SEX esnasında genellikle size yetersiz gelir... Tadmin olamazsınız...
              Çünkü; kesinlikle daha önceki deneyimlerinizde çok daha tatminkar olduğunuz anlar yaşamış olacaksınız ve eşinizin bu konuda size yetersiz geldiğini düşüneceksiniz... Her ne kadarda aile sıcaklığını o insanda bulmuş olsanızda SEX ihtiyacını dışardan tamamlamaya çalışacaksınız ve buda evliliğiniz esnasında sorunlara yol açacaktır...

              Bu kadar sözün ve yazının üzerine bir kaç sene daha sabredemeyip SEX'i yaşamak istediğinizi düşünüyorsanız eğer karar sizin, önünüzde beklemeniz gereken bir kaç sene... Yada mutsuz olacağınız koca bir ömür...

Tabi istisnalar kaideyi bozmaz hiç bir zaman...


Not: Benden şimdilik size tavsiye manuel takılın bir kaç sene daha. Doğru kişiyi bulduğunuz zaman en doyumsuz anları yaşayacaksınız emin olun...