12 Şubat 2012 Pazar

Ne Düşünüyorum Bende Bilmiyorum...

          Düşün ki o kadar bunalmışsın ki hayattan çekip gidesin var uzaklara... Seni var eden  ne varsa hepsini yakıp gidesin var, sanki hiç dünyaya gelmemişsin gibi yada ölmüşsünde mezarının yerini bulamıyorlarmış gibi... Kimliğini, kredi kartlarını, banka hesap kartlarını, telefonunun sim kartını yani senin yaşadığını gösteren ne varsa her şeyi yakıp gidesin var... Seni aramaya kalkanların sadece yüzünü gördüklerinde bulabilecekleri bir şekilde... Güzel olmazmıydı?

          Çekip gitmişsin bir başka diyara seni senden başka hiç kimsenin tanımadığı yerelere... Eskiden yaptığın hatalardan bir senin haberdar olduğun ve bu hatalarndan dolayı kimsenin seni yarğılamadığı bir yere... Neydin? Neçiydin? Kimdin? Kimlerdendin? Bu gibi soruların hep cevapsız kaldığı yada gerçek ile alakasız cevaplarının olduğu bir il'e, bir başka vilayete...

          Temiz bir sayfa açtığını düşün hayata geçmişinin olmadığını hiç değilse geçmişini bilen birinin olmadığı bir düzende... Sıfırdan başlamışsın hayata sanki annenden yeni doğmuşcasına... Sevdiklerin, Sevmediklerin, Sevdiğin halde mutlu edemediklerini olmadığı bir başka alemde...

          Gönül kırgınlıklarını unutmuşsun mesela... Seni aldatanların, Senin sevgine gereken kıymeti vermeyenlerin olmadığı bir şehirde... Aşık olduğun o güzelin yanındayken kavuşamama acısı ile değilde sadece onu düşünebildiğin ve yüzünü hatırladıkca gülümseye bildiğin, o güzelden fersah fersah uzak denirlerin olduğu şehirlerde...

          Seni ilgilendiren ve seni mutlu eden şeyin sadece doğada var olduğunu düşünebileceğin bir yerler hayal et işte... Denizin gel gitlerini izlediğin bir sahil şeridi mesela... Ayın dolunay halindeyken yakamozunu izlerken duyacağın huzuru düşün bir an için... Gök yüzünde sana ait olduğunu düşündüğün binlerce yıldızın parlayışını izlediğini... Etrafında yeşiller içinde ağaçların olduğunu ve gözlerini kapatıp doğanın sana özel bestelediği şarkıyı dinlediğini... Sadece artık çizgi filmlerde kalan kuş seslerini ve ağaçların rüzğar eşliğinde çıkardığı sesi dinlediğini...

          Ve birde BENi düşün...

          Gözlerimde dün geceden kalma bir bakış... Kan kırmızısı gözler... Nefes almaya bile takatim kalmamış... Sesim soluğum çıkmıyor artık bu yaşadığım yalan dünyada... Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediğim halde ve bana dokunacak cesareti olmayan o kadar yılan varken halen huzur bulamadığım bu lanet olasıca şehirde... Birilerine yardım etme düşüncesindeyken, senin yardım etmeye çalıştığın kişinin senin hakkında ileri geri konuştuğunu fark ettiğin alemde... Sevmeyi sadece cinsellik olarak gören kişilerin etrafında resmen tavaf ettikleri bir zaman... Sen onların gülüşleriyle mutlu olurken, onlar senin aklından başka şeyler geçtiğini düşünerek ve senden nefret ederek baktıklarını düşün... Seni o kadar zaman içerisinde halen tanıyamadıklarını...

          İşte ben böyle bir ruh halindeyim... Haksızmıyım sizce? Bütün gemileri yakıp gitmekte haksızmıyım... Arkamdan ağlayacak bir kişinin bile olmaması konusunda haksızmıyım... Hoş kimsenin ne benim için nede bir başka konuda ağlamasına dayanamadığım halde, bir kez olsun benim için ağlamalarını istemekte haksızmıyım... Yalnızlığımın doruğa çıktı şu zamanda SÖYLEYİN ALLAH AŞKIN yalnız başına yaşama konusunda HAKSIZMIYIM....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder